Yazacak bir şeyleri olan herkes blog tutmalı

Yazacak bir şeyleri olan herkes blog tutmalı


Yazmak, okumaya göre daha nadir bir eylemdir. Çünkü okurken tüketirsiniz ki bu daha kolay bir eylemdir; yazarkense üretirsiniz. Bu daha zor bir eylemdir. Gerçi kitap okuma oranlarının bile bizde hayli düşük olduğunu dikkate alırsak, yazan kişilerin aslında ne kadarlık bir azanlığını oluşturduğunu anlarız.

Oysa ki yazmak güzel bir eylemdir. Keyifli bir alışkanlıktır. Askerler bile eskiden savaşlarda, burunlarının dibine top mermisi düşme riski varken yazma eyleminden vazgeçmemişler; yakınlarına mektuplar yazmış veya günlükler tutmuşlar.

I. Dünya Savaşı’nda Batı Cephesi’ndeki bir siperde mektup yazan bir asker.

Bugün internete baktığınızda çok sayıda blog olduğunu görüp, yazan kişi sayısının da çok olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak bu, hepsini bir arada gördüğünüz için bir yanılgıdan ibarettir. Çoğu hiçbir insan yazmıyor. Bir not defteri bile tutmuyor. Yani yazmak hâlâ nadir bir eylem. Ama özellikle Türkiye’de çok daha nadir.

Yazmak bir alışkanlıktır, içten gelen bir motivasyondur. Ancak bazı alışkanlıklar sonradan da kazanılabilir. Örneğin ben, düzenli okuma alışkanlığımı çok geç ve uzun çabalar sonucunda kazandım. Yazmak ise bende doğuştan gelen bir alışkanlıktı. Çocukluğumdan beri kağıt ve kalemden ayrı kalamadım. Hatta çocukken misafirliğe gittiğimizde, yaşıtım olan birileri yoksa sıkılmamak için kağıt kalem isterdim. Eğer “bizde kağıt kalem yok” derlerse çok şaşırırdım. “Bir evde nasıl kağıt ve kalem olmaz ki?” diye düşünürdüm. Bir sayfa kağıdı alıp, onu gazeteye benzetmeye çalışır, elimle resimler çizer, yanlarına yazılar yazar ve onları evdekileri alın okuyun diye verirdim.

Biraz daha büyüdüğümde, yani 90’ların başlarında, yakınlardaki bir bilgisayar satıcısına gidip, bilgisayarlarından birini yarım saat ödünç isteyerek, yine onların nokta vuruşlu yazıcılarıyla, iki arkadaş birkaç sayfalık bir gazete çıkarır ve mahallede dağıtıdır. Sürekli bir yazma ve yayıncılık merakı vardı yani. Ancak dediğim gibi, bazı alışkanlıklar da sonradan kazanılabilir.

Bildikleriniz size kalmasın

Yazının başlığındaki ana fikrin açıklaması ise burada. Ben, paylaşacak özgün ve farklı bir şeyleri olan herkesin blog yazıları yazmasını isterim. Böylece bildiklerinizi başkaları da öğrenmiş olur. Şu an paylaşımda olan bilgilerden çok daha fazlası aslında insanların kafalarında öylece duruyor. Bence bunlar çok değerli ve bu yüzden paylaşılmalı. Eğer herkes her bildiğini kendisine saklasaydı, bilgi nasıl birikimli hale gelirdi ve medeniyet nasıl ilerlerdi. Şu anda bile bildiklerimiz, bilmediklerimize oranla çok küçük aslında. Çünkü çoğu bilgi aktarılmıyor veya sadece küçük bir grup içierisinde kalıyor. Oysa ki herkes bildiklerinin, deneyimlerinin veya düşündüklerinin en azından bir kısmını bile yazsa bu çok şeyi değiştirebilir.

Örneğin, çok gezen birisinin blog yazmaması gerçekten yazık olur. Onun kendi izlenimleri ve deneyimleri, başkaları için değerli olabilir. Aynı şekilde, hayata karşı farklı bakış açıları olan insanların ne düşündüğünü bilmek faydalı olabilir. Çeşitlilik güzeldir; insanı ve medeniyeti geliştirir. Bu yüzden, bence eğer yazabileceğiniz herhangi bir konu varsa, bence hiç beklemeden bir blog açıp yazmaya başlayın.

Eminim ki yazabilecek nice güzel şeyi olan birçok insanın blogu yok veya herhangi bir yerde de bir şeyler yazmıyor.

Yazmak için önce okumak gerek

Yazabilmenin bir önceki aşamasının okumak olduğuna inanıyorum. Eğer yeteri kadar okumazsanız, nasıl yazacağınızı da bilemezsiniz. Aslında okumak, yazma eylemi için bir nevi ters mühendislik görevi de görür. Aynı zamanda okuduklarınız, bir şeyler öğrenmenizi sağlar ki bu da bir şeyleri yazabilmek için size gerekli olan malzemeyi sağlar.

Düzenli okuma alışkanlığımı geç kazanan birisi olarak şu ana kadar 250’ye yakın kitap okudum. Her yıl ortalama 20-30 arası kitap okuyorum. Ama bundan daha fazlası olarak, internetteki yazıları da okuyorum. Bunları yapmadan yazmak, zor veya en azından içi boş bir eylem olurdu.

Önce kendiniz için yazın

Blog yazmak en çok keyif aldığım şeylerden birisi. Sanırım hayatımda hiçbir şeyi bu kadar özenerek ve düzenli olarak yapmadım. Daha önce bir instagram paylaşımımda söylediğim gibi; yeni blog yazıları yazmak benim için zorunlu bir görev değil, kendimi tatmin edici bir çaba. 15 yıllık Bilim.org‘da böyle bir detay ve özen seviyesi gösteremedim. Ama zaten oranın yazı yoğunluğunda bunu gerçekleştirmek zor olurdu. Ancak kişisel blogunuzda yazdığınızda birçok açıdan özgür oluyorsunuz. İşi bu kadar eğlenceli hale getiren şu; kendiniz için yazmak. Öncelikle kendiniz için yazın. Emin olun, bu başkalarının da epeyce işini görecektir.

Düşündüklerinizi derlemek ve detaylandırmak

Düzenli blog yazıları yazmak faydalıdır. Bunu, yazabilecek bir şeyleri olan herkese öneririm. Blog yazıları sayesinde düşündüklerinizi detaylı olarak sunma şansınız olur. Bir şeyi sözlü olarak veya sosyal medya üzerinden aktarırken insanlar genellikle düşüncelerinize yüzeysel yaklaşırlar. Çünkü sunduğunuz şey de şartlar gereği yüzeyseldir. Karşınızda anlatacaklarınızı dinleyecek hevesli bit kitle veya sizi yakından tanıyan arkadaşlarınız yoksa, kimse bir blog uzunluğundaki konuşmanızı dinlemez kolay kolay. Ama blog yazdığınızda tamamen özgür olursunuz. Anlatacağınız ne varsa, detaylı olarak ifade edebilirsiniz. Ayrıca kendinizi aynı konuyla ilgili olarak tekrar tekrar ifade etmenize gerek kalmaz. Sadece ilgili yazınızın bağlantı adresini vermeniz yeterlidir. Artık bundan sonrası, blogunuzu ziyaret eden kişilerin konuya olan ilgisiyle alakalıdır.

Hafızayı arşivlemek

Blog yazıları aynı zamanda arşiv niteliğindedir. Hafızanızı da yedeklemiş olursunuz bir nevi. Bir konuyla ilgili önemli tespitleriniz varsa bunları yazıya dökmek, direkt olarak kişisel hafızanın da yedeklenmesidir. Aradan yıllar geçtiğinde bazı yazılarınıza tekrar baktığınızda bunun gerçekten böyle olduğunu anlıyorsunuz. Zira belli bir konuda o an detaylı düşünceleriniz olsa da zaman içerisinde detayların tümüne hakim olamayabiliyorsunuz. Ancak blogunuza yazarsanız, tüm detaylar orada duruyor oluyor. Tek yapmanız gereken tekrardan bir göz atmak, o kadar.

Yazmak rahatlatır

Bugüne kadar birçok araştırma gösteriyor ki yazmak stresi azaltıyor ve insanı rahatlıyor. Ben kendi adıma söyleyim; bitirdiğim her blog yazısından sonra yaşadığım rahatlama eşsizdir. Bunu sizlere de öneririm.

Tamam, ikna oldum. Nereden ve nasıl başlamalıyım?

Blog yazmaya yeni başlayacaksınız bunun en kolay yolu Medium üzerinden bir hesap açmaktır. Özellikle özet niteliğindeki blog yazıları için ideal ve ücretsiz bir platformdur. İlerleyen zamanlarda blog yazılarınız detaylanır ve profesyonelleşmeye başlarsa, kendi adınıza bir alanadı alarak WordPress blog sistemini kullanabilirsiniz.

Nasıl yazacağınıza gelince; Bir blog yazısının anatomisi isimli yazıma göz atabilirsiniz. Salih Seçkin Sevinç’in Her Şeyin Başı Blog isimli kitabı da yeni başlayacaklar için güzel bir kaynak.

Ama en önemlisi şu; gerçekten yazacak bir şeyleriniz var mı? Farklı ve özgün fikirleriniz, size özel deneyimleriniz varsa bence hiç durmadan bir blog açın ve yazmaya hemen başlayın.

2 Yorumlar

Yorum Yaz

+ Leave a Comment