Oyun Tavsiyelerim
Bugüne kadar sayısız bilgisayar oyunu oynadım ve bende en çok iz bırakan oyunları, açıklamaları ile aşığda listeledim.
Bioshock serisi
Bir bilimkurgu hayranı olarak Bioshock’un bende ayrı bir yeri var. Zaten Bioshock hayranı olan birçok oyuncu için bu bir oyun değil, adeta sanat eseri. Zira sadece oyunla kısıtlı kalmayıp, hikayenin öncesini anlatan “Bioshock Rapture Şehri” isimli çok da güzel bir romanı var. İlk iki oyunda bir okyanus altı şehrinde mücadele ederken, üçüncü oyunda bize eşlik eden Elizabeth isimli karakterle Columbia isimli bir gökyüzü şehrinde buluyoruz kendimizi.
Oyunda herşey harika. Senaryo, seviye tasarımları, oynanış, grafikler, sesler. Hele ki üçüncü oyunun sonlarına doğru oyun bitmesin istiyorsunuz. Bioshock herşeyiyle kendi başına yeni bir evren.
Starcraft I-II
Bilimkurgu stratejisi adına bence eşsiz bir oyun serisi. Herkes tarafından kolay anlaşılabilir oyun yapısı ve görevlere göre değişen zorluk dereceleri ile strateji seven herkese tatmin edebilecek bir oyun.
Warcraft I-II-III
Blizzard firmasının bir başka strateji oyun serisi de Warcraft. Benim ilk göz ağrılarımdan birisi Warcraft II olmuştu. Warcraft’ın ilk oyununu daha sonra oynadım ve daha basit yapısına rağmen ondan da keyif aldım. Warcraft III ise yeni nesil grafikleri ve daha derin oynanış yapısı ile belki de gelmiş geçmiş en iyi strateji oyunlarından birisi.
Diablo
FRP oyunları pek aram olmadı ancak Diablo bunun istisnası oldu. Basit ve temiz oyun yapısı ile sıkılmadan uzun süre aynı şeyleri yaparak ilerleyebileceğiniz nadir oyunlardan birisi. Diablo 2’den aynı tadı alamamıştım. Diablo III’ü ise yeni oynamaya başladığım için şimdilik net bir yorum yapmayacağım.
Powerslave
Doom’un oynandığı yıllarda (1996) piyasaya çıkan bir Mısır piramitleri FPS’si. O sırada benzeri çıkan birçok alternatiften çok daha gizemli ve zevkliydi. Günümüz FPS oyuncuları için bu grafikler ve oynanış yapısı pek bir şey ifade etmeyecek belki ama bizler için güzel bir anı olarak kalacak.
Blood
Zamanının (1997) imkanları açısından değerlendirdiğimizde devrim yapan, türe yenilikler katan bir oyundu Blood. Herşeyin statik olduğu FPS oyun yapısını, ortamdaki nesnelerle etkileşime girebilme gibi bir özellikle değiştirdi. Bunun yanı sıra fizik motoru da daha önceki oyunlarda olmayan bir şeyi size veriyordu. Örneğin 45 derecelik bir açıyla fırlattığınız dinamit, duvarın çapraz köşesinde duran zombileri öldürebiliyordu. Bugün için sıradan duran bir özellik, o yıllarda başka hiçbir oyunda yoktu. Blood’ın atmosferi işe gerçekten eşsizdi. Oyuna kendinizi kaptırabiliyor ve bir ürperti yaşıyordunuz. Özetle, Doom gibi ses getirmemiş olan, değeri yeteri kadar anlaşılamamış ve bence bir kilometre taşı olan oyundur Blood.
Red Faction
Red Faction da eski olmakla birlikte, zamanına göre oldukça farklı bir atmosfer sunabilen bir FPS oyunu. Öyle ki, ben Red Faction’ı henüz yeni farkedip oynadım ve oyunun çıkmasından 15 sene sonra atmosferden etkilenebildim. Bir de oyunu o tarihlerde oynamış olsaydım hissiyatım nasıl olurdu bilemiyorum.
Discworld 2
Click-point adventure olarak tabir edilen türün altın çağlarını yaşadığı sırada çıkan sayısız örnekten birisi olan Discworld 2, fantastik unsurları ile bende uzun süre iz bırakmış bir macera oyunuydu. Karakterlerin komik yapısı, diyaloglar ve grafikler, kesinlikle benzerlerinden daha farklı bir tad sunuyordu. Uzun yıllar sonra yeniden oynamaya kalkarsam nasıl bir tad alabileceğimi ise merak ediyorum doğrusu.
Broken Sword
Macera oyunları türünün en iyi örneği nedir derseniz, 5 oyunluk Broken Sword serisi derim. Ana karakterleri George ve Nico’nun, karşılaştıkları gizemli olayları çözmek için çoğu zaman geçmişe uzanan araştırmalarını konu alıyor. Birbirinden farklı mekanlar, grafikler ve son derece temiz oynanış yapısı ile hala daha iyi bir macera oyunu serisi düşünemiyorum.
Runaway 1-2-3
Runaway serisi de Broken Sword tarzında bir macera oyunu. Burada daha güncel ve eğlenceli bir senaryo söz konusu.
Machinarium
Macera oyunlarının en sevimlisi kesinlikle Machinarium’dur. Steampunk türündeki Machinarium, diğer macera oyunları kadar uzun değil. Oynanışı son derece basit ve hiç diyalog içermiyor. Bu yapısı ile herkesin oynayıp bitirebileceğiz, son derece keyifli ve eğlenceli bir oyun.
Siberia 1-2
Steampunk türündeki bir başka macera oyunu da Siberia. Oynanışı ve bulmacaları biraz zor olduğundan dolayı daha deneyimli macera oyunu severlerin sevebileceği bir oyundu.
Batman Arkham Asylum
Aksiyon oyunu türünü çok fazla oynadığımı söylemem. Batman Arkham Asylum ise keyif alınabilecek farklı bir deneyim sunuyor. Filmlerinden bağımsız bir senaryo ve düşmeyen temposu ile tatmin edici bir oynanış sunuyor.
Splinter Cell Serisi
Splinter Cell, genel anlamda sessiz ve görünmez oalrak ilerlemeniz gereken bir strateji-aksiyon oyun serisi. Yani sabır gerektiriyor, ancak çok çok keyifli. Zaman içerisinde strateji yapısı her yeni oyunla birlikte kendini aksiyon ağırlıklı bir yapıya döndürdü. Bu yeni oyunları sevmemizi engellemedi ancak ilk oyunların verdiği tad da bir başkaydı.
Aliens vs Predator
AVP serisini bilenler ve hayranı olanlar için en iyi AVP oyunu. Ürkütücü atmosferi, silahları ve her üç ırkla birlikte (İnsan, Alien, Predator) oynamaya izin veren yapısıyla gerçekten keyifli bir bilimkurgu FPS oyunu.
TimeShift
Zamanın kısa araklıklarını manipüle edebildiğiniz bir bilimkurgu FPS oyunu olan TimeShift, bilimkurgu severleri tatmin edebilecek bir oyun. TimeShift de yine değeri çok anlaşılamamış oyunlardan birisi.
Prey
Şu ana kadar karşılaştığım en ilginç FPS oyunlarından birisi Prey’dir. Bir uzaylı-kaçırma vakası ile başlayan ve bio-mekanik uzay gemisinde devam eden oyun, tavanda yürüme, portallardan geçme gibi çok farklı fizik yapısının dışında, seslendirmeleri, grafikleri ve eşsiz atmosferi ile bence gelmiş geçmiş en iyi bilimkurgu-fps oyunu.
Incredible Machine
Incredible Machine, daha henüz Kendin-Yap (DIY – Do It Youself) akımı ortada yokken çıkan bir bulmaca oyunu. Birçok farklı nesneden kombinasyonlar üreterek belli bir hareketi tamamladığınız oyun sayısız görevden oluşuyor ve inanın bir kez başladığınızda uzun süre bırakamıyorsunuz.
Star Wars: Jedi Knight Jedi Outcast
Bu oyun, grafikleri ve teknolojisi yeni olmamasına rağmen defalarca ve defalarca yeniden oynadığım bir FPS. Star Wars için bugüne kadar sayısız oyun çıktı ama hiçbiri bana bu ve Jedi Academy’nin verdiği tadı veremedi. Eşsiz atmosferine rağmen zaman zaman çeşitli oynanış zorlukları da yaşatıyordu ve buna rağmen tadından bir şey kaybetmiyordu.
Star Wars: Jedi Knight Jedi Academy
Jedi Academy bir nevi Jedi Outcast’ın devamı gibi. Jedi Outcast’a göre oynanışı daha bir düzeltilmiş, çeşitli seviye zorlukları da elden geçirilmişti.
Return to Castle Wolfenstein
Eski bir FPS olan Return to Castle Wolfenstein da yine atmosferi ile farklılaşan bir FPS oyunu.
Half Life 1-2
İlk Half Life oyunu, bir FPS oyununa ilk kez diyalog ve bolca etkleşim getirerek bir kilometre taşı olmuştu. İkinci oyun ise atmosferi ile farklı bir yer edindi.
Call of Duty serisi
Serinin ilk oyunlarında II. Dünya Savaşı, daha sonra modern savaşlar ve son olarak geleceğin savaşları. Call Of Duty her zaman en iyi askeri FPS oyunu olmayı başardı.
Medal of Honor
Call of Duty’nin alternatifi ve benzer tadlar sunan bir başka FPS serisi.
Rome Total War
Roma’da küçük bir toprak parçası ile başlayıp, zamanla tüm Roma’yı ele geçirmeye çalıştığınız bir strateji oyunu. Savaş sahnelerine doğrudan müdahale edebildiğiniz yapısıyla da zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığınız keyifli bir oyun.
Sims
Bir karakteri canlandırarak kendisini ve evini geliştirdiğiniz, hiç bitmeyen bir strateji oyunu ve adeta hayatın bir simülasyonu Sims. Oyunda neye ağırlık verirseniz o yönünüz gelişiyor, zaman ayırmadığınız şeyler gelişmiyor. Çünkü zamanınız hepsini yapmaya yetmiyor, seçimleriniz gelişiminizi şekillendiriyor, aynı gerçek hayattaki gibi. Bu oynanış biçimi ve basit yapısıyla her yaştan insanın ilgisini çekebilecek bir oyun.
Delta Force serisi
FPS türüne farklı bir açılım getiren Delta Force, zamanın en gerçekçi ses efektlerine sahip oyun serisiydi. Alıştığımız geleneksel FPS oyunlarında bir bina, sokak vs gibi kısıtlı alanlarda ilerlerken, Delta Force ile çok geniş alanlarda ilerleyebiliyorduk.
Doom
İlk FPS oyunu olmasının yanı sıra, piyasaya çıktığı zamanın şartlarına göre grafikleri ve oynanış yapısı ile gerçekten keyif veriyordu.
Quake serisi
Doom’dan sonra çıkan Quake, grafikler, oynanış ve atmosfer olarak fazlasını sunuyordu. Ancak asıl iz bırakan oyun Quake II olmuştu, atmosferi çok daha iyiydi, zamanın şartlarına göre etkileyiciydi.
Crysis
Crysis serisi, yapımcılarının Türk olmasından dolayı Türkçe seslendirmeli olarak oynayabildiğimiz ilk ve tek FPS oyunu olmasının yanı sıra, eşsiz grafikleri ve atmosferi ile kesinlikle türünün en iyilerinden.