Nazar ve enerji teorisi
Bilimin sınırları nerede başlar, nerede biter? Henüz kanıtlayamadığı pek çok olgu var: Ruh, özgür irade, bilinç, Evrenin nihai amacı veya anlamı gibi. Nazar denilen olgunun da bu açıklanamayan fenomenlerden biri olduğuna inanıyorum. Konu bilimsel temellere dayandırılamasa da, onun hem felsefi hem de psikolojik boyutlarını ele alarak kendi teorimi paylaşacağım.
Milyoner Aklın Sırları
Harv Eker, Milyoner Aklın Sırları kitabında, zenginliğin şansa ya da tesadüfe bağlı olmadığını; doğru düşünce yapısı, kararlılık ve stratejiyle ulaşılabileceğini açıklar. Ona göre, büyük paraları kontrol edebilmek için yalnızca maddi kaynaklara değil, aynı zamanda o kaynakları yönetebilecek bir zihinsel altyapıya sahip olmak gerekir.
Şans oyunlarında büyük ikramiyeyi kazanan sıradan insanların çoğu yıllar sonra tüm kazançlarını kaybederler. Çoğu şans oyunları talihlisi için durum aynıdır çünkü bu parayı ellerinde tutabilecek zihinsel bir yapıya sahip değiller.
İki kez büyük ikramiyeyi kazandığı halde tüm parayı kaybeden bir talihlinin açıklamaları durumu özetliyor:
“Parayı görmedik bile. Çek verdiler ve bankaya götürdüm. Oradan da alıp alıp yedim.”
“Kime çıkarsa çıksın, o da parayı harcayıp bitirecek, bu parayı yönetmek mümkün değil.”
Hayatı boyunca o kadar büyük bir parayı bir arada görmemiş birisi, zihinsel olarak bu parayı kontrol edemez. Oysa zengin insanlar, parayla zaman içinde kurdukları ilişki sayesinde parayı kazanmayı, büyütmeyi ve yönetmeyi öğrenmiştir. Bu nedenle birkaç nesildir zengin olan insanlar iflas etseler bile kolay kolay sıradan bir insanın düzeyine gerilemezler. Kaybetmeyi bir felaket olarak görmezler ve kayıplarını telafi edebilecek bir zihinsel altyapıya sahiptirler. Düşüşleri genelde geçici olur, sıfır noktasına gerilemek yerine yeniden çıkış yolları bulurlar.
Zihinsel yapıyla ilgili giriş yaptığımıza göre yine zihinsel ve psikolojik bir başka noktayla devam edelim.
Sakınan göze çöp batar
“Sakınan göze çöp batar.” Bu durum özellikle yeni aldığımız pahalı ve dikkat çekici eşyalarda çok sık yaşanır. İlk başlarda, bu tür bir eşyanın başına bir şey gelmemesi için aşırı derecede özeniriz. Ancak, özellikle başkalarının dikkatini çeken bir nesneyse, çoğu zaman bir dikkatsizlik ya da kaza sonucu zarar görür. Ya düşer, ya çizilir, ya kırılır; mutlaka bir şey olur.
Buna karşın, ilerleyen zamanlarda o nesneyi çok daha uzun süre kullanmamıza rağmen, kazaya bağlı hasarlar azalır, hatta hiç olmaz. Bunun sebebi, yeni sahip olduğumuz dikkat çekici bir nesneye zihinsel olarak hakim olamamamızdır. Zihnimiz, bu yeni ve değerli nesneyle kurduğu ilişkiyi henüz dengeleyemez. Ancak zamanla o nesnenin varlığına alışır ve onun sahipliğini içselleştiririz. Böylece artık zihinsel bir koruma mekanizması devreye girer.
Bu noktada, “koruma”dan tam olarak neyi kastettiğimi teori kısmında detaylandıracağım. Zihinsel ön açıklamaları yaptığımıza göre, şimdi teoriye geçelim.
Enerji transferi, nazar ve zihinsel koruma kalkanı
Ben evrendeki her şey gibi insanlar arasında da bir enerji transferi olduğuna inanıyorum. Bu transfer zihinsel süreçlerle üç farklı şekilde gerçekleşiyor:
- Düşünerek: Uzaktan
- Bakarak: Yakından
- Dokunarak: Direkt temas
İnsanlar herhangi biri ya da bir şeyle ilgili olarak sürekli negatif ve pozitif enerji transferinde bulunurlar. Bazen bir kişi hakkında kötü niyetli düşünmesek bile ona negatif enerji aktarmamız mümkündür. Aldığı bir şeyi çok beğenebilir, bir arkadaşımızın yanındaki çok güzel sevgilisini görüp farkında olmadan kıskanabiliriz. Bu da karşı tarafa negatif enerji transfer etmemize sebep olur.
Enerji transferi üç farklı şekilde gerçekleşir: düşünerek (uzaktan), bakarak (yakından) ve dokunarak (direkt temas) demiştik. Bu yollar arasında en zayıf olanı düşünerek gerçekleşen transferdir. Çünkü yalnızca zihinsel süreçlerle sınırlıdır. Bakarak yapılan enerji transferi ise çok daha yaygındır ve insanlar arasındaki en etkili iletişim araçlarından biri olan görme yoluyla gerçekleşir. Ancak en güçlü enerji transferi, dokunma yoluyla meydana gelir. Fiziksel temas, enerjinin en yoğun şekilde aktarılmasını sağlar.
Pozitif enerji transferinde herhangi bir sorun yoktur; aksine, bu tür enerjiler hem bize hem de çevremizdekilere fayda sağlar. Ancak, negatif enerji söz konusu olduğunda işler değişir. Buna karşı kendimizi ve sahip olduğumuz şeyleri korumamız gerekir. Zihinsel koruma kalkanı, aslında bir özgüven ve sahiplenme mekanizmasıdır. Eğer bir şeye gerçekten sahip olduğunuzu ve onu kontrol edebildiğinizi hissediyorsanız, bu zihinsel yapı, çevreden gelen negatif enerjiyi sönümler. Ancak bu kontrol eksikse, zihinsel koruma kalkanı ya çok zayıf olur ya da tamamen ortadan kalkar. Bu da sizi negatif enerjilere karşı savunmasız bırakır. Zihinsel koruma kalkanı, tıptaki plasebo etkisi ve psikolojideki özyeterlilik teorisi gibi, zihnin beden üzerindeki somut etkilerini yansıtan mekanizmalarla benzerlik taşır.
İlginç bir şekilde, atalarımızın nazara karşı geliştirdiği nazar boncuğu, bu teoriye göre oldukça mantıklı bir işleve sahiptir. Nazar boncukları, dikkat çeken bir obje olarak negatif enerjiyi üzerlerine çeker ve bu enerjiyi sahibine ulaşmadan sönümler. Yani, nazar boncuğu bir nevi enerji absorbe edici bir araçtır.
Zihinsel fark nazara açık hale getir
İşte, bilimin henüz açıklayamadığı ama var olduğu sayısız hayat deneyimi ile kavranabilen olgular bunlar: Her şeyi belirleyen aslında zihin düzeyinizdir. Bu yüzden hayat boyu sıradan bir gelirle yaşayan birisi piyangodan büyük ikramiyeyi kazanınca o parayı kaybediyor, bu yüzden çok pahalı ve dikkat çekici bir eşya aldığınızda ilk günlerde bir kaza olabiliyor, bu yüzden çok güzel bir kızla ilişki yaşamaya başladığınızda bu ilişki uzun sürmeyebiliyor. Tüm bu örneklerin ortak yanı, sahip olduklarınızla zihinsel durumunuz arasındaki farklılığınız ve maruz kaldığınız negatif enerjilere karşı koyabilecek bir zihinsel koruma kalkanınızın olmaması. Nazar dediğimiz şey tam olarak bu enerji transferiyle gerçekleşen negatif etkilerdir.
Kontrol zihminizde saklı
Sonuç olarak, sahip olduklarımızı korumanın ve hayatımızı dengelemenin sırrı, zihnimizde saklıdır. Zihinsel durumumuz, çevreden gelen enerjilere karşı en güçlü kalkanımızdır. Kendimizi tanıyıp enerjimizi doğru yönetmeyi öğrendiğimizde, hayatımıza huzur, güven ve dengeyi davet edebiliriz.
+ Yorum bulunmuyor
Yorum Yaz