Bırakın hatalarınızı söylesinler

Bırakın hatalarınızı söylesinler


İnsan kendi hayatını yaşarken kişiliğindeki hatalarını görme konusunda pek başarılı değildir. Başkaları da bu hataları tepki görmemek, olumsuz algı oluşturmamak gibi sebeplerle pek dile getirmez ve paylaşmazlar. Bazıları da Jim Carrey’nin Yalancı Yalancı filmindeki gibi duymak istediklerinizi söylerler (ama gerçekler farklıdır). Biraz bu sebeplerden biraz da olumsuz şeyleri duysak da genellikle kabul etmemizden dolayı hatalarımızı ya bilmez ya da yok sayarız. Oysa ki insanın kişisel gelişimi, hatalarınızı düzeltmesiyle gerçekleşir ve hataların bilinmesi de bunun ilk adımıdır.

360 derece performans değerlendirme testi

Index Grup’ta çalıştığım dönemde kişisel gelişim uygulamaları kapsamında 360 derece değerlendirme testi yapılmıştu. Çalışan performansını ölçmek için kullanılan bu yöntem, bu kez çalışanlar arası algıyı görmek için yapılmıştı. Her çalışanın adının yazdığı bir kağıt, karışık şekilde diğer çalışanlar arasında dolaşıyor ve ismi yazan kişi hakkında olumlu ve olumsuz görülen özellikler yazılıyordu. Test bu anlamda kısmen performans göstergesiyken bir anlamda da karakter analiziydi. Kimin hangi kağıda ne yazdığı bilinmediği için çalışanlar özgürce ne düşündüklerini yazabiliyorlardı.

Gerçekler ilk kez bu kadar netti

Değerlendirme sona erdiğinde herkes kendi isminin yazılı olduğu kağıdı geri aldı. Olumlu yanların yazıldığı kısım beni çok sevindirmişti çünkü orada hızlı olduğum ve işimi iyi yaptığıma dair teknik şeyler yazıyordu. İnsanlar neyi nasıl yaptığımın farkındaydı. Bu beni gerçekten mutlu etmişti.

Olumsuz yönlerin yazıldığı kısımdaysa teknik şeylerden ziyade kişilik değerlendirmesi vardı. Burada yazanlar hoşuma pek gitmemişti ama bunlara itiraz da edememiştim çünkü birden fazla kişi tarafından aynı şeyler yazılmıştı. Aynı zamanda bunu hızlıca düşündüğümde de doğruluk payı olabileceği görülüyordu.

Söz konusu değerlendirmedeki kağıdı o gün atmıştım. Bu yüzden şu an değerlendirme detaylarını tam olarak hatırlayamıyorum ama ne hissettiğimi çok iyi hatırlıyorum. İşte o an, belki de hayatımda ilk kez gerçeğin tokat gibi yüzüme vurduğunu farkettim. İnsanlar normal zamanlarda pek dile getirmedikleri düşüncelerini, kimlikleri gizli kaldığında yani özgür olduklarında ortaya çıkarabiliyorlardı. Ve siz de çevrenizde oluşturduğunuzu düşündüğünüzden daha farklı algılandığınızı öğreniyordunuz. Sizinle yeteri kadar vakit geçiren insanlar, sizin olumlu yanlarınızı da olumsuz yanlarınızı da görebiliyorlardı.

Kendi merkezimizden “biz”

Bizler, kendi hayatlarımızı yaşarken kendi iç merkezimizi referans aldığımız için kişiliğimizi kusursuza yakın sansak da aslında hiç böyle değildik. Göremediğimiz, farkında olamadığımız ya da görmek istemediğimiz hatalarla doluyduk. Aslında bu normal bir şey çünkü bizler insanız ve insanlar da hata yapar.

Kötü deneyimler de değerli birer tecrübedir, faydalanmasını bilene…

Bu değerlendirme, bir yönüyle sinir bozucu ve hayal kırıklığı yaratan bir deneyim gibi görünse de aslında çok değerli bir şeyi sunuyordu. Sizin kendi başınıza göremediğiniz hatalarınızdan haberdar olmanızı.

Direkt olarak bu olayla ilgili olmasa bile takip eden süreçte daha şeffaf bir tutumu benimseyerek daha anlaşılabilir olmaya çalıştım. Zaten bu ve benzeri kişisel blog yazılarım da bu şeffaflık anlayışımın bir sonucu. İnsanlara sadece olumlu olan şeyleri anlatmanızın ve göstermenizin ne size ne de onlara bir faydası var.

İnsanlara kendi şeffaflığınızı sunabildiğiniz gibi onlardan da dürüst ve şeffaf geri dönüşler alabilmeniz çok değerli. Böylece kendinizi değerlendirme ve düzeltme şansınız olur. Hatalarınızın söylenmesine karşı töleransınız, insanların size karşı daha şeffaf olmasını sağlayacaktır. Birileri size hatanızı söylediğinde onları dinlemek istemez, duymaktan gelir veya tepki gösterirseniz, onlardan başka geribildirimler alamaz ve oluşturunuz algının da farkında olmazsınız. Daha iyi bir kişilik geliştirmek için insanların size karşı dürüst ve şeffaf olmasına, hatalarınızı sizinle paylaşmalarına izin verin.

+ Yorum bulunmuyor

Yorum Yaz