Silikon Vadisi Korsanları
Bilgisayar ve İnternet dünyasında devrim yaratan insanların yaşam hikayeleri artık daha çok insanın ilgisini çekiyor. Bunlardan birisi de şüphesiz Steve Jobs. Geçtiğimiz Ekim ayında aramızdan ayrılan Steve Jobs hakkında çok sayıda kitap yazıldı, ancak onun yaşamını anlatan bir sinema filmi henüz yapılmadı diye düşünebilirsiniz. Ancak 1999 yapımı Pirates of Silicon Valley (Silikon Vadisi’nin Korsanları), hem Steve Jobs’ın hem de hayatının erken döneminde yollarının keşistiği Bill Gates’in üniversite yıllarından, şirketlerini kurup çıkışa geçtikleri yılları anlatan bir biyografi filmi.
Başkalarının fikirlerini kullanmak
Steve Jobs ve Bill Gates gibi bir çok insanın hayran olduğu ve efsaneleştirdiği iki ismin başarısının doğuşunda faktörler, onların yaratıcıkları veya dehalarından ziyade fırsatçılıkları denebilir. The Social Network’te Zuckerberg’in kendine ait olmayan bir fikri alıp nasıl buralara getirdiği izlemiştik. Benzer bir durum Jobs ve Gates ikilisinde de, biraz daha yumuşak şekilde yaşanıyor.
Elindekinin değerini anlayamayan Xerox
Steve Wozniak’la birlikte bir garajda kişisel bilgisayar denemeleri yapan, daha doğrusu yaptıran Jobs için dönüm noktası, mouse adı verilen Xerox firması ürününün değerinin anlaşılamamasıdır. Jobs ve beraberindeki yeni kurulmuş Apple’ın elemanları bu mouse ve Xerox icadı olan görsel arayüzü görmek üzere, firmanın da izniyle Xerox’a giderler ve adeta gördükleri herşeyi kopyalayarak Apple Lisa modelini üretirler. Kendi geliştirmedikleri bir icadı adeta kopyalayarak ilk piyasaya süren olurlar ve bu da Apple’ın büyümesinin başlangıcı olur.
Steve Jobs ve diğer Apple çalışanları Xerox’un görsel arayüzlü işletim sistemini incelerken
Microsoft da başkasının ürünü ile başarı sağladı
Microsoft ve Bill Gates’in hikayesinde de benzerlikler var. IBM’in yeni bilgisayarları için olmayan işletim sistemi lisanslatmak amacıyla IBM’le görüşen ve anlaşan Bill Gates, belki de bu kendine güveni ile kaderindeki önemli bir dönüm noktasını belirlemiş oluyor. Ellerinde henüz bir iletim sistemi olmayan Bill Gates ve arkadaşları, Tim Paterson‘ın yazdığı işletim sistemini satın alarak MS-DOS adıyla IBM’e lisanslarlar. Yani Microsoft’u bugünlere getiren büyük olay, başkasının yazdığı bir işletim sistemini satın alarak büyük bir firmaya lisanslamak olmuştur.
O sıralarda yeni tanıştıkları Microsoft ve Bill Gates’in talebi üzerine yeni bilgisayarlarını ve Apple merkezini görmek üzere Steve Jobs tarafından davet edilirler. Bu ikili yeni tanıştıkları dönemde Apple daha büyük bir firma ve Microsoft çok daha küçük. Apple, IBM’i kendine rakip olarak görmekte. Mcirosoft’u ve Bill Gates’i tehlike olarak görmeyen Steve Jobs, Mcirosoft’la kısmen ortak çalışma kararı alır ve yeni bilgisayarlarının prototiplerini Microsoft’a yollar. Daha sonra ne mi olur? Microsoft, Apple’ın görsel arayüzünü kopyalar ve Windows’u piyasaya sürer.
Steve Jobs, yeni Macintosh’la Microsoft’culara hava atarken
Tabi film, ikilinin gençlik ve şirketlerinin erken dönemlerine odaklanıyor. Hem Apple, hem Microsoft daha sonra çok büyüyorlar elbette. Filmde Apple’ın ikinci adamı Steve Wozniak, Microsoft’un ikinci adamı Steve Ballmer ve üçüncü adamı Pual Allen’ı da görmüş oluyoruz. Hem Steve Jobs hem de Bill Gates, ortaklarına karşı sert ve dediğim dediktiler. Özellikle Steve Jobs’ın çalışanlarına yaptığı psikolojik baskı, aşağılama ve aşırı çalıştırma durumlar hep hasır altı edilen gerçeklerdi medya tarafından. Ancak filmde bunu net olarak görme imkanı buluyoruz. Ayrıca Steve Jobs’ın kendi öz çocuğunu ve çocuğunun annesini yüzüstü bırakması da es geçilmemesi gereken bir nokta.
Başarıya giden her yol mübah
Başarı kolay kazanılmıyor ve başarı kazanırken herkesin çok da temiz bir yoldan geçmediğini görmek, özellikle bu ikilinin hayranları tarafından hayal kırıklığı yaratabilir. Ayrıca ortalıkta t-shirt ve ayağında terlikle gezen Mark Zuckerberg’i eleştirenler, bellib ir yaşa kadar pek de patron gibi görünmeyen bu ikilisi görünce ne düşüneceklerdir acaba? Zuckerberg henüz genç, belki o da 40’lı yaşlarından sonra farklı giyinip, farklı davranışlar sergileyebilir, kimbilir.
Steve Jobs’ı canlandıran Noah Wyle, Job’ın gençliğindeki haline fiziksel olarak oldukça benziyor. Bu açıdan gerçekten iyi bir seçim olmuş.
Henüz çok da bilinmeyen bu filmi izleyerek, bilişim dünyasına damgasını vurmuş bu iki insanın şirketlerini kurup nasıl büyüttüklerini görebilirsiniz.
+ Yorum bulunmuyor
Yorum Yaz