Dört Gelecek: Kapitalizmden Sonra Hayat (Peter Frase) kitap incelemesi

Dört Gelecek: Kapitalizmden Sonra Hayat (Peter Frase) kitap incelemesi


Dünyadaki gelir eşitsizliği giderek artarken, Şili’den Hong Kong’a, Lübnan’dan Irak’a kadar dünyanın çeşitli yerlerinde ekonomik temelli protesto ve ayaklanmalar baş gösterdi. Gelir eşitsizliğinin yanı sıra yakın gelecekte dünyamızı küresel iklim krizi ve otomasyon sonucu işsiz ve işlevsiz kalacak insan kitlelerinin oluşturacağı riskler bekliyor olacak. Peter Frase bu kitapta, artık işlemez duruma geldiğini düşündüğünü kapitalizmin bu risklerle nasıl baş edebileceğini (veya edemeyeceğini) ve kapitalizm sonrası hayatın neye benzeyeceğine dair bazı olası senaryoları derlemiş.

Kapitalizmin sonu

Peter Frase, kapitlizmin mevcut durumu ve geleceği/sonrası ile ilgili olarak sosyolog Wolfgang Streeck’in aşağıda belirtilen görüşlerine yakın düşüncelere sahip olduğunu belirtiyor:

“Kapitalizmin sonu -ki yazara göre bu çoktan başlamış bir süreçtir- denince zihnimde cananlanan şey, kendi yarattığı sebeplerden ötürü ve geçerli bir alternatifin olup olmadığına bakılmaksızın kronik bir bunalım içine düşmüş bir sistem sorunudur. Kapitalizmin nasıl ve ne zaman ortadan kalkacağını, yerine neyin geleceğini bilemeyiz; asıl önemli olan, halihazırdaki hiçbir gücün ekonomik büyüme, toplumsal eşitsizlik ve finansal istikrarsızlıkla bu üçünün bir araya getirdiği olumsuz eğilimleri tersine çevirme imkânının olmamasıdır.”

Wolfgang Streeck

Sermaye sahipleri ve emek sınıfı

Peter Frase, dört gelecek senaryosunu şekillendirirken sermaye sahipleri (zenginler, seçkinler veya iktidar sahipleri olarak da ifade ediyor) ve emek sınıfı arasında tarih boyunca süregelen karşılıklı ihtiyaç dengesinin, robotlaşma ve otomasyonun yükselişiyle kaçınılmaz olarak bozulacağını ve seçkinlerin bu avantajı kullanmak ve ayrıcalıklarını sürdürmek isteyeceklerini, işlevsiz kalan yığınları da umursamayacaklarını öngörüyor. 1930’lu yıllarda sağlanan verimlilik artışı sonucu insanların daha az çalışmasının mümkün hale gelmesine rağmen II. Dünya Savaşı sonrasından günümüze kadar (verimliliğin daha da artmasına rağmen) ciddi olarak tekrar gündeme gelmediği konusu, seçkinlerin gelecekte gelir adaleti, refah paylaşımı, asgari gelir ödemesi gibi konularda alacağı tutumun bir göstergesi olarak sunuluyor.

Yazar, artık tartışılmasının bile anlamsız olduğu düşünülen iklim değişikliği krizi gibi konularda bazı çevrelerin kayıtsız kalmasının da yine bilerek tercih edilen bir görmezden gelme tutumu olduğunu belirtiyor.

Dört Gelecek

Peter Frase, oluşturduğu 4 senaryoda eşitlik, hiyerarşi, bolluk ve kıtlık temalarını eşit olarak kullanıyor.

Komünizm: Eşitlik ve Bolluk

Üretimin neredeyse tamamen makineler tarafından yapıldığı ve toplumun herkese konforlu bir yaşam sunmaya yetecek kadar zengin olduğu bir gelecek senaryosudur. Petee Frase, bu bölümde insan için çalışmanın anlam ve önemini sorgularken, emeğini para karşılığı satmadan yaşayan bir insanın yaşam tatmininin kaybolmayacağını, bunun sadece bir toplumsal statü olduğunu belirtir. İşsizliğin yarattığı baskı da yine emeğini satacak yer bulamayan bir insanın toplum tarafından damgalanmasıdır. Emekli olarak statü değiştiren insanların huzurlu ruh halleri de buna örnek olarak gösterilir.

Uzay Yolu geleceği: Bilgelik, refah ve uyum

Üretimin insan emeğine neredeyse hiç ihtiyaç duymayacağı bir geleceğin nasıl olacağına dair Uzay Yolu (Star Trek) dizisi örnek gösterilir. Özellikle Uzay Yolu’nun 2. dizisi olan Yeni Nesil’de maddiyatı aşmış olan, herkesin yeteneğine ve ihtiyacına göre görev ve kaynak dağıtımının yapıldığı bir gelecek tasvir edilmektedir. Bu gelecekte insanoğlu için para yoktur; bilgelik peşinde koşan toplum, refah ve uyum içinde yaşamaktadır.

Temel vatandaşlık geliri

Bu geleceğin senaryosunun olası koşullarından birisi de her insanın, emeğini satsın veya satmasın, koşulsuz olarak yaşamasına yetecek kadar bir temel gelire sahip olmasıdır. Bu geleceğin olası sonuçlarından birisi de arzulanan işlerin ücretinin sıfıra ineceğidir. Çünkü insanlar bu işleri ücretsiz olarak yapmaya istekli olacak ve bunu yaparken de temel gelir sayesinde yaşamını sürdürebilecektir. Son yıllarda özellikle İskandinav ülkelerinde denemeleri yapılan temel vatandaşlık geliri uygulamasının uzun vadede sürdürlebilriliğiyle ilgili eleştiriler vardır.

Statü rekâbetleri

Sermaye ilişkisinin ortadan kalktığı bu tür toplumlarda ortaya çıkacak şey, statü rekâbetleri olacaktır. Herkese açık bir platform olan Wikipedia’daki yazar-editör sorunları da (ki benzerlerini ben de yaşadım) buna iyi bir örnek olarak gösterilmektedir. Birbirinden farklı türlerde ortaya çıkacak bu itibar ve statü türleri de kendi içerisinde yeni bir hiyerarşik yapılanma oluşturacaktır. Yani bu dünya, ekonomik açıdan eşitlik sunsa bile statüler açısından hiyeraşiler sunan bir dünya olacaktır.

Rantizm: Hiyerarşi ve Bolluk

Bu senaryoda, fiziksel mülkiyetler gibi fikri mülkiyetleri elinde bulunduran yeni bir egemen sınıfın varlığıyla toplumun geri kalanının mücadelesi ele alınmaktadır. Bu yeni egemen sınıf, rant dediğimiz bir gelir ve kontrol hakkına sahip olacak. Bu konu, yine Koç Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan ve Cory Doctorow’un yazdığı Özgür ve Bedava isimli kitapta konu edilmişti.

Fikri mülkiyetin gitgide kapitalist sınıfın elinde bulundurduğu bir meta haline gelmektedir. Zaman içerisinde çoğaltabileceğimiz şeylerin sayısı artarken, insanların lisans satın alacak paraları ve çoğaltılan şeylerden yararlanacak zamanları olmayacaktır. Böyle bir toplumda yaratıcı insanlara ihtiyaç artarken, diğer birçok türdeki emek türüne ihtiyaç kalmayacaktır. Böyle bir dünyada bu tarz mal ve hizmetlerin satın alınabilmesi için refahın aşağı doğru bir miktar yayılması kaçınılmaz olacaktır.

Sosyalizm: Eşitlik ve Kıtlık

Bu üçüncü senaryoda kapitalizmin karşı karşıya kalacağı kıtlık sorunlarına karşı yeni yaklaşımların benimsenmesi ele alınmaktadır. İnsanoğlu yeni enerji türlerini benimser, doğayla daha barışık hale gelir ve kaynak planlaması yapar. İçinde bulunduğumuz son yıllarda ilerleme kaydettiğimiz bu modelin öngörüsü de Alvin Toffler’ın 1980’de yayınladığı Üçüncü Dalga kitabında yapılmıştı.

Eksterminizm: Hiyerarşi ve Kıtlık

Eksterminizm senaryosu, Elysium (2013) filmindeki gibi insan emeğine ihtiyacın ortadan kalktığı ayrıcalıklı ve yalıtılmış ortamlarda yaşayan seçkinler topluluğunun işlevsiz kitlerleri izole etmesini ve hatta ortadan kaldırmasını ele alır.

William Gibson’ın “Gelecek geldi zaten; sadece adaletsizce dağıtılmış durumda.” sözünden hareketle, bu tarz bir hiyerarşi ve kıtlık dünyasında otomasyonun yaratacağı en önemli tehdit, egemen sınıfın gözünde büyük insan kitlelerinin işlevsiz ve gereksiz hale gelecek olması. Elindekileri kaybetmekten korkan ve hatta kaybetmiş insan kitleleri de egemen sınıfın varlığı için ciddi bir tehdit yaratacaktır.

Böyle bir senaryoda egemen seçkin sınıf, yalıtılmış ve dışa kapalı toplumsal alanlar oluştururken, tehdit unsuru olacak kitleler için de toplumsal denetim ve izolasyon içeren tedbirler alınmasını sağlayacaktır. Böyle bir yapıda güvenlik için çok fazla para harcanacak ve koruma amaçlı insan emeğine ihtiyaç duyulacaktır. Egemen sınıf, sorunu tamamen ortadan kaldırmak için teknolojinin de yardımıyla geniş kitlelerin imhasını da çare olarak görebilecektir.

Sonuç

Peter Frase, bu dört senaryonun fütüristik birer tahmin olmadığını belirtse de gayet olası dört gelecek modeli ortaya koymaktadır. Frase’a göre halihazırda bu dört modeli de kısmen yaşamaktayız ve sadece birinin yalın bir şekilde hayata geçmesi de düşük bir olasılık.

Koç Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan Dört Gelecek: Kapitalizm’den Sonra Hayat, tezini oldukça yalın ve uzatmadan anlatan, hızla okunan çok keyifli bir kitap. Kitabı okurken çok sayıda yerine işaretleme yaptım ve notlar aldım. Geniş referans göndermeleri ile ileri okuma yapmaya olanak veriyor. Kısacası Dört Gelecek, tekrar tekrar okuyabileceğiniz dolu dolu bir yakın gelecek modellemesi.

1 yorum

Yorum Yaz
  1. 1
    Haftalık çalışma saati ve çalışan verimliliği - Ümit Büyükyıldırım

    […] 19. Yüzyıl’da, günlük 10 saatlik çalışma yerini 8 saatte bırakmıştı. 1930’lu yıllarda Amerikan Emek federasyonu haftalık çalışma süresini 30 saate indiren bir kanunu desteklemişti. Ancak II. Dünya Savaşı’dan sonra çeşitli sebeplerle çalışmanın azaltılması emeğin gündeminden çıktı. Haftada 40 veya daha fazla çalışma sorgusuzca kabul edildi ve asıl odaklanılan şey, bunun karşılığında alınacak ücret haline gelmeye başladı (Dört Gelecek, Peter Frase). […]

+ Leave a Comment